Manşet
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
TARİH:20.10.2016
Yorumlar (0)
GÜNDEM
MUSTAFA BALBAY
GENÇLİĞE HİTABE İLE
TAÇLANAN NUTUK
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın ve devamındaki kuruluş savaşının tüm evrelerini belgeleriyle, bilgileriyle, tanıklarıyla seslendirdiği NUTUK, 15-20 Ekim 1927'de okunmuştu.
Bugün Atatürk'ün kendi ağzından okuması 36 saat 33 dakika süren Nutuk’un son sayfalarının seslendirilişinin 89. yılı.
Kütüphanemde kaç ayrı baskıda NUTUK var, saymadım. En değerlisi 1934 yılı basımı. Bu Atatürk'ün elinin değdiği ikinci baskı. 1927'den sonra ilk kitap haline getirilişinin ardından 1934'te belgeler ve haritalar eklenerek ikinci baskı yapılmış.
Atatürk TBMM salonunda toplanan kalabalığa 15 Ekim 1927 sabahı şöyle hitap etmişti:
"Cumhuriyet Halk Partisi'nin ikinci büyük kongresini açıyorum."
NUTUK'u burada okumaya başlayan Atatürk açılış cümlesinin ardından söze şöyle başlamıştır(ikinci baskıdaki dille):
"1919 senesi Mayısının 19 uncu günü Samsuna çıktım. Vaziyet ve manzarai umumiye:
Osmanlı devletinin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumide mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır, bir mütarekename imzalamış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harbi Umumiye sevkederler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler.
Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni tedbirler araştırmakta..."
Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni tedbirler araştırmakta..."
***
Atatürk, 19 Mayıs 1919'da, arkasında böyle bir tablo, önünde büyük bir mücadele ufkuyla Samsun'a çıktı.
NUTUK bunun bütün aşamalarını anlatıyor.
En sonunda ise Gençliğe Hitabe var.
Atatürk 20 Ekim 1927'de en son bölüme şöyle başlıyor:
"Muhterem efendiler, sizi, günlerce işgal eden, uzun ve teferruatlı beyanatım, en nihayet mazi olmuş bir devrin hikayesidir. Bunda milletim için ve müstakbel evlatlarımız için dikkat ve teyakkuzu davet edebilecek, bazı noktalar, tebarüz ettirebilmiş isem, kendimi bahtiyar addedeceğim.
Efendiler bu beyanatımla, milli hayatı hitam bulmuş farzedilen büyük bir milletin; istiklalini nasıl kazandığını ve ilim ve fennin en son esasların müstenit, milli ve asri bir devleti, nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım.
Bugün vasıl olduğumuz netice, asırlardan beri çekilen milli musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanın, her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu neticeyi Türk gençliğine emanet ediyorum."
***
Bu cümlelerden sonra hepimizin bildiği, gerçek yurtseverlerin kalplerinde ve beyinlerinde çakılı en son bölüm başlar:
"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kast edecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görüşmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!"
***
NUTUK'un başını ve sonunu bir yazı çerçevesi içinde aktardık.
Atatürk'ün başardıklarının ötesinde bir de öngörüleri var.
1936'da birkaç yıl içinde İkinci Dünya Savaşı'nın başlayacağını söyleyen Atatürk, 21. yüzyıl olasılıklarını da özetlemiş.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı bu bilinçle kutlamalıyız.
Kutlamakla kalmamalı, cumhuriyeti 21. yüzyılın değerleriyle de buluşturarak sağlam bir gelecek kurgulamalıyız.
Şuna yürekten inanmalıyız:
2023'te 100.yılına girecek olan cumhuriyet yeni bir yüzyıla başlayacak. İkinci yüzyılı da birinci yüzyılın temelleri üzerinde yükselteceğiz.
YORUMLAR ( 0 )