Manşet
GÜNDEM Mustafa Balbay
TARİH:25 TEMMUZ 2016
Yorumlar (0)
GÜNDEM
MUSTAFA BALBAY
TAKSİM'İN NABZI...
24 Temmuz'u tümüyle İstanbul'a ayırınca öğle saatlerinden gece yarısına dek sokaklarda, meydanlardaydık.
Önce Bakırköy Özgürlük alanına gidip, oradan Taksim'e geçmek güzel olur diye düşündük.
Daha varmadan CHP Bağcılar ilçe örgütümüzden bir grupla karşılaştık.
Yola çıkan rüzgâra aittir; arkadaşların, “daha vakit var, bizim ilçeye uğrayalım oradan Taksim'e birlikte gideriz" önerisine evet dedik.
Daha varmadan CHP Bağcılar ilçe örgütümüzden bir grupla karşılaştık.
Yola çıkan rüzgâra aittir; arkadaşların, “daha vakit var, bizim ilçeye uğrayalım oradan Taksim'e birlikte gideriz" önerisine evet dedik.
İlçe binasına gelenlerle bir saatlik bir konferans gelişti kendiliğinden... Sorular soruları, yorumlar yorumları kovalardı.
Tabandaki yaygın görüş, yaşananların AKP medyasının anlattığı gibi olmadığı yönünde.
Hemen ertesi gün başlayan yoğun açığa almalar herkesin gündeminde, “bunca listeyi bir gecede mi hazırladılar" diyorlar.
Bağcılar sokaklarında daha çok Osmanlı marşları çalınmaya başlamış...
Uzun sohbetin sonunda şu düşüncemizi paylaştık:
Karanlık, karmaşık, umudu da içeren yeni bir dönemin içindeyiz.
***
Saat 17.00'ye doğru Taksim’deydik. İstanbul'un pek çok ilçesinden kırmızı beyaz renkli, coşkulu insanlar Taksim'e akıyordu.
Anadolu kentlerinden gelenler, öbek öbek alanın etrafına yerleşmişti. Bizi gören, “aynısını İzmir'de de yapalım" diye sesleniyordu.
Arada derede soru sıkıştıran, yorum yapan da az değildi.
Erdoğan'a yönelik güvensizliğin geçmediği, bunun yanında Fethullah Gülen tehlikesinin de ciddi olduğu görüşü hakimdi.
"Yıllarca birlikte yürüyüp Türkiye'yi mahvettiler, şimdi de kavga edip mahvediyorlar" görüşü not ettiklerimiz arasındaydı.
Arada derede soru sıkıştıran, yorum yapan da az değildi.
Erdoğan'a yönelik güvensizliğin geçmediği, bunun yanında Fethullah Gülen tehlikesinin de ciddi olduğu görüşü hakimdi.
"Yıllarca birlikte yürüyüp Türkiye'yi mahvettiler, şimdi de kavga edip mahvediyorlar" görüşü not ettiklerimiz arasındaydı.
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10 maddelik Taksim Manifestosu alanda oy birliği ile kabul edildi.
Şimdi sıra bu süreçten, “Türkiye, yıllarca koalisyon ortaklığı yapmış çıkar amaçlı iki yapının kavgasına mahkûm değil,
cumhuriyetin köklerine dönüp yeni bir gelecek inşa etmek istiyoruz" demekte, sürecin parçası değil belirleyicisi olmakta.
***
CHP'nin çağrısıyla yapılan "Darbeye de diktaya da hayır" temalı, cumhuriyet ve demokrasi mitinginden sonra
Taksim'e Erdoğan'ın çağrısıyla sokağa çıkanlar gelmeye başladı.
Taksim'e Erdoğan'ın çağrısıyla sokağa çıkanlar gelmeye başladı.
Ona da kaldık...
CHP'nin mitingine AKP'liler de katılacağını açıklamış, sembolik düzeyde gelmişlerdi.
Her iki buluşmayı karşılaştırınca AKP'nin şöyle bir siyaset izlediği söylenebilir:
"Senin mitingin benim, benim mitingim benim!"
Bizi tanıyan AKP'lerden yanımıza gelip şunu söyleyenler oldu:
"Sizden özür diliyoruz. İlk tutuklandığınız günlerde bize her şey korkunç anlatıldı. Meğer korkunç olan FETÖ'ymüş..."
Alanın hemen dışındaki bir polis kulağıma eğilip şunu söyledi:
"Lütfen bu insanlara Atatürk'ü anlatın. Daha çok anlatın..."
Çok şiddetli bir darbe aldığınızda en çok nereniz acıdıysa eliniz oraya gider.
15 Temmuz'dan sonra toplumsal refleks birlikte yaşama duygusuna yöneldi.
Şimdi birlikte barış içinde yaşananın koşullarını oluşturmakta...
Kızmaca, darılmaca yok, AKP politikalarıyla bunun gerçekleşmesi olanaksız.
AKP hangi yöntemlerle birlikte yaşama iklimi bozulur, sorusuna çok güzel yanıtlar verdi.
Sıra bu iklim hangi yöntemlerle daha güzel hale gelir sorusuna yanıt vermekte...
Her şey çok sıcak... Şu yaptığımız çok doğru, şu çok yanlış, Taksim gerekliydi gereksizdi sorularına keskin yanıtlar vermenin yararı yok.
Bir krizden daha önemli olan krizi yönetmektir... CHP iki temel sorumluluğu yerine getirecek güçtedir:
15 Temmuz'un bütün yönleriyle aydınlatılması...
Cumhuriyetin kuruluş değerleri üzerinden rayına oturtulması...
YORUMLAR ( 0 )