Manşet

GÜNDEM MUSTAFA BALBAY

GÜNDEM  MUSTAFA BALBAY
TARİH:10 TEMMUZ 2016 Yorumlar (0)
GÜNDEM
MUSTAFA BALBAY
 
Boşa Giden Tek Emek
Harcanmayan Emektir.




 
Bayramlar yüz yüze gelmenin doğallığı içinde duygularımızı en iyi ifade ettiğimiz zamanlardır.
Ramazan Bayram'ında biz de hem toplumum tüm kesimleriyle kucaklaşmaya çalıştık hem de şehitliklere uğramayı temel sorumluluk edindik.
İller bir yana her ilçede şehitlik var. Mezarlıkların bir bölümü şehitlerimize ayrılmış durumda. Mezar başlarında dalgalanan bayraklar toprağın derinliklerinden gökyüzüne yükselen bir haykırış gibi.
Şehitler toprağa verilince değil unutulunca ölmüş demektir. Onları unutmamak unutturmamak her yurtseverin görevi. Hem şehitlerin yaşaması içim hem de daha fazla şehit acısı yaşamaması için.
Bayramın hemen öncesinde Başkent Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde mutluluğuna tanık olduğumuz Prof. Mehmet Haberal'la sohbet ederken konu doğal olarak ülke sorunlarına geldi. Şu saptaması hala kulaklarımda:
"Biz 90 yaşındaki bir yurttaşımızı 9 dakika fazla yaşatmak için neler yapıyoruz... Her gün 20-30 yaşındaki gençlerimizi
teröre kurban veriyoruz."
 
***
 
Toplumun nabzına gelirsek...
Bir yanda yaşama tutunma çabası bir yanda büyük bir umutsuzluk ve karamsarlık var.
Gerçeği tüm çıplaklığı ile paylaşmak gerekirse ciddi bir "kaybettik" duygusu hâkim.
AKP'nin olası bir seçimi kaybetse bile iktidarı vermeyeceği düşüncesi arada bir kullanılan uç söylem olmaktan çıkmış.
İktidarın her alanda kat ettiği mesafe insanların birinci gündemi. Öğretmenler, “Atatürk köşeleri kaldırıldı, mescit zorunlu hale getirildi" diye özetliyor durumu.
Sık duyduğumuz cümlelerden biri şuydu:
"Bir şey yapın bizi bunlardan kurtarın!"
Konu olarak en çok sorulanlar ise, Osmangazi köprüsünün fiyatı, Suriyelilere vatandaşlık ve AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diploması idi.
Özellikle medya aracılığıyla oluşturulan bir algı yönetimi var ama buna inat her şeyin farkında olan ciddi bir kesim de dirildiğini koruyor.
Bizi en çok etkileyen sözlerden biri şu oldu:
"İçimdeki insan sevgisi tükeniyor..."

 
***
 
Bu tablo karşısında ne yapacağız?
Sorumluluk alabilecek noktadaki insanlar çevresine ne diyecek?
Nasıl bir gelecek öngörüyoruz?
Her şeyin bittiğine inanan bir kişiye nasıl umut aşılanabilir?
İnsanlarla yüz yüze sohbet ederken yukarıdakilere benzer onlarca soru oluştu kafamızda.
Bunlar, bayramdan önce de kafa yorduğumuz konulardı. Ancak toplumla yüz yüze gelmenin oluşturduğu iklim daha farklı.
Bütün umutsuzluk ve karamsarlık duygusuna karşın Türkiye ile nefes alıp veren kesimlerin kafasında genel bir toplumsal silkiniş beklentisi hâkim.
Nasıl tarif etmeli; cumhuriyet mitingleriyle Gezi direnişinin buluşup bir adım ileri gitmesine yönelik beklenti gibi bir şey.
Büyük kaygılar içinde, çıkış yolunu bilememenin getirdiği
çaresizlikle yüzüme bakan bir aileye şunu söyledim:
"Sizin bu kadar içten bir kaygı yaşamanız umut verici..."
Soran gözlerle bakınca devam ettim:
"En tehlikelisi kaygısızlık. O sardı mı, başka bir şeye gerek yoktur..."
Doğal olarak CHP'den büyük beklentiler var. Bu beklentinin boşa çıkmayacağını dilimiz döndüğünce ifade ettik. Beklenti büyüklüğü hayal kırıklığının kardeşidir.
Hepimize düşen sorumluluklar var.
Karanlığa laf etmek yerine herkesin elindeki feneri en iyi şekilde kullanması gerekiyor.
CHP'ye sorumluluğunu her fırsatta anımsatmak işin bir boyutu. Öteki boyutu ise her duyarlı yurttaşın bulunduğu konumdaki sorumluluğunu dimdik taşıması...
Hayatın her alanı, toplumla kucaklaşarak, onlardan kesinlikle kopmadan mücadeleyi diri tutma sahası.
Bir kişinin, bir ailenin emeğinden ne olur, mu diyorsun...
Tek başına bir kişinin yapabileceği bir şey yok, mu diyorsun.
Yıllarca uğraştım, emeğim boşa gitti, mi diyorsun?
O zaman şu Afrika atasözünü unutma:
Boşa giden tek emek, harcanmayan emektir!

YORUM YAZ









YORUMLAR ( 0 )